Faydalı İlim Kazanın

Blogger tarafından desteklenmektedir.

6 Ocak 2013 Pazar

Abdestin hikmetleri Hakkında Genel Bilgi

Abdestin hikmetleri
Abdestin hikmetleri  Hakkında Genel Bilgi
Abdestin hikmetleri İle ilgili Genel Bilgi
Abdestin hikmetleri  Hakkında Bilgi
Abdestin hikmetleri  Hakkında yazı
Abdestin hikmetleri İle ilgili Bilgi
Abdestin hikmetleri İle ilgili Yazı
Abdestin hikmetleri Nedi?


Abdest
kendi içinde maddî temizlik ile mânevî temizliği birlikte barındıran; maddî temizliği sağlamakla beraber, Müslümana gönül huzuru ve manevî güç veren bir mahiyete sahip vazgeçilmez bir ibadet adımıdır. Müslüman, abdest almak sûretiyle ruhen ve cismen kendisini ibadete hazırlamış olmaktadır.

Abdest;
eller, yüz, ağız, diş, burun, baş ve ayaklar gibi kirlenmeye en açık ve dışarıyla sürekli temas halinde bulunan uzuvların temizlenmesini sağlamak sûretiyle sıhhî bir değer de taşımaktadır. Vücudun dışarıdan alabileceği mikrop yolları, abdest vesilesiyle günde en az beş defa temizlenmiş olmakta; böylece birçok hastalığın önü alınmış; vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hâle gelmiş olmaktadır.

Abdest
öfkeyi dindirir, kızgınlığı giderir, ruhu yatıştırır. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (asm) öfkelenen kimsenin abdest almasını tavsiye buyurmuştur. (Ebû Dâvud , Edep, 3; Müsned , 4/226) Abdest Mü’minin manevî bir silâhı, görünmeyen tehlikelere karşı manevî bir kalkanıdır.

Abdest alan bir Müslüman, maddî kirlerden temizlendiği gibi, manevî kirlerden de arınmış ve temizlenmiş olur. Her yıkadığı abdest azası ile birlikte günahları dökülüp gittiği gibi, mahşer gününde abdest azalarının her birinin ayrı ayrı parlayacağı müjdelenmiştir.

Abdestin faziletlerini konu alan hadis-i şeriflerden bazıları:

1. Peygamber Efendimiz (asm ) şöyle buyurmuştur:

“Abdest alan bir Müslüman, ağzına ve burnuna su verdiğinde ağzı ve burnu ile işlemiş olduğu günahları dökülür gider. Yüzünü yıkadığında yüzünden, hatta iki göz kapakları arasından günahları dökülür gider. Başını meshettiğinde hataları başından, hatta kulaklarından dökülür, gider. Ayaklarını yıkadığı zaman ayakları ile işlediği hataları ayaklarından, hatta tırnaklarının arasından çıkar gider. Böylece o kul, günah ve hatalarından temizlenmiş olur.” (İbn -i Mâce , Tahâret , 6; Müslim, Tahâret , 32; Nesâî , Tahâret , 108)

2. Ebû Hüreyre (ra ) rivayet etmiştir: Resûlullah Efendimiz (asm ) buyurdu ki:

“Dikkat edin! Size, Allah ’ın hataları sildiği ve dereceleri yükselttiği amelleri haber vereyim mi? Meşakkatli de olsa abdesti tam ve adabına riayet ederek almak, uzak yerden camiye gitmek ve bir namazdan sonra diğer namazı beklemektir.”
( Nesâî , Tahâret , 107)

3. Ömer bin Hattâb (ra ) anlatmıştır: Allah Resulü (asm ) şöyle buyurmuştur:

“Kim güzelce abdest alır, abdestinde kuru yer kalmaz, sonra da ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh’ derse, ona Cennet ’in sekiz kapısı açılır! Dilediğinden girsin!”
(Nesâî , Tahâret , 109)

4. Ebû Hüreyre (ra) der ki: Peygamber Efendimiz ’e (asm ): “Yâ Resûlallah ! Senden sonra gelecek ümmetini nasıl tanırsın?” diye soruldu. Allah Resulü (asm):

“Düşünün, bir adamın siyah atlar arasında alnı beyaz, ayaklarında seki olan bir atı olsa, o atını tanımaz mı?” buyurdu. Oradakiler: “Evet, tanır ” dediler. O zaman Resul -i Kibriya Efendimiz (asm ):

“İşte benden sonra gelecek kardeşlerim, abdest sebebiyle kıyamet günü alınları ve abdestte yıkadıkları uzuvları parlayarak gelecekler. Ben ise onları Kevser havuzu başında bekleyeceğim.”
buyurdu. (Nesâî , Tahâret , 110)

5. Ebû Hüreyre ’den (ra ) demiştir ki: Allah Resûlü (asm ) şöyle buyurmuştur:

“Benim ümmetim kıyamet gününde abdest eserinden dolayı yüzleri nurlu , elleri ve ayakları özel işaretli olarak geleceklerdir. Artık bu parlaklığını daha ziyade artırmak hanginizin elinden gelirse yapsın.”
(Müslim, Tahâre, 246)

Abdest esnasında Allah ’ın hangi uzuvları yıkamamızı emir buyurduğunu beyan eden âyeti yukarıda zikretmiştik. Buna göre, abdestin farzları şöyledir:

Yüzü yıkamak, iki eli dirseklerle beraber yıkamak, başın dörtte birini meshetmek, iki ayağı topuklarla beraber yıkamak.
(Süleyman Kösmene)

Abdestin günahtan koruması açısından hikmetleri

Yüce dinimiz, Allah’ın huzuruna çıkmadan önce vücudun belli azalarının yıkanmasını (abdest almayı) emretmiştir. Bundaki ilahi maksat sadece bu muayyen azaları görünen kir ve tozlardan temizlemek değil, bu maddi temizliğin yanında bu azaları, onları vasıta ederek yapılan günahların mânevi ve görünmez kirlerden tövbe ve istiğfar suyu kullanarak temizlemektir. Zaten bu bakımdan abdest azalarını yıkanması sırasında hayret edilecek derin hikmetler yatmaktadır.

1. Yıkanması farz olan azaların birincisi yüz’dür. Çünkü yüzde ağız (dil) burun, gözler gibi işlemekle baş vasıta olarak kullanılan azalar vardır. Ağzı ele alalım: Haram malları yiyen odur. Küfürler ondan çıkar, gıybetler, iftiralar, yalanlar, ara bozucu ve karıştırıcı sözler, yoldan çıkaran fikirler, haya tanımaz ifadeler onunla dile getirilir. Görülüyor ki gerek Allah’a karşı, gerek kullara karşı irtikap edilebilecek en büyük kötülüklerin kaynağı ağızdır.

Ya gözler! Fenalığın en gizlisini kaçırmayıp yakalayan ve diğer azaları peşinden koşturan o değil midir? Kötülüğün kokusunu alıp bütün vücudu o tarafa yönelten burnun sorumluluğu ve kulun yaptığı günahlardaki payı az mıdır?

Onun için her türlü günaha ve dince yasak edilen başlangıç teşkil edip yol açıcılık eden bu azaları sınırları içine alan yüzün ilk olarak yıkanması emredilmiştir. Kula denmek istenmiştir ki, bu azaların olma vazifesinin önemli bir kısmını yerine getirdiğin gibi, bu azaların o ana kadar üzerine biriken kir ve tozları su ile giderip vücut sağlığını koruma ve temizlemek, sebep oldukları kötülüklerden pişmanlık duymalı, bozulmayacak tövbeler etmeli ve benzeri günahları yapmalarına kesin bir şekilde engel olması lazımdır ki; gerçek Müslüman olabilsin.

2. Yüzden sonra yıkanma sırası kollara gelir. Çünkü bir fenalık yapılacağı zaman önce dil konuşur, sonra gözler görür, arkasından da vazife sırası gelerek onlarda yerine göre yapışarak, ya da tutarak başlanılan bu kötülüye ortak olurlar. O bakımdan şeytana uymakta dil ve gözlerden sonra ikinci adımı atan ellerin yüzden hemen sonra görünür kirlerden su ile, görünmez kirlerden Allah’a yalvaranın feyzi ile temizlenmesi gayet yerinde bir harekettir.

3. Abdestin üçüncü farzı, başı mesh etmektir. Abdestin maddi kirleri gidermesi yanında, daha fazla manevi temizliğe kulu teşvik etmek istediği, en çok başın meshinde apaçık olarak kendini gösterir. Çünkü İslam geleneklerine göre, umumiyetle başı açık gezdirilmez, örtülü bulundurulur. Açık bile bulundurulsa sık saçlar cildi kir ve tozdan muhafaza eder. Bu bakımdan günde beş defa gibi oldukça sık sayılabilecek kadar, yıkanabilecek ölçüde kir biriktirmesine imkan yoktur. Üstelik her abdest alışta başı yıkamakta oldukça zor bir iştir ki, kullarına her zaman kolay olanı emreden Cenab Hak yüce gayesine de bunu emretmek uymaz.

Ama baş, abdest gibi manevi bir temizlikte asla ihmal edilmeyecek bir azayı içine almaktadır. Her türlü günahın haberini alır almaz düşünen, plânın hazırlayan ve işlenmesi için diğer âzaları düşecek vazifeleri dağıtan vücudun merkezi beyin. Onun için maddi kiri pek olmayan başın manevi kirlerini kula hatırlatıp, bunların giderilmesini çarelerine bakması ve gözlerini açmak hususunda başın sadece mesh edilmesi emredilmiştir. Mana incileri devşiren ve incelikleri karşısında hayrete düşme nimetine sahip kafaları içine alan ne derin ve yüce hikmet!..

4. Abdestin sonuncu farzı ayakları yıkamaktır. Yapılacak kötülük eğer uzakta ise, vücudu oraya kadar taşıyıp o kötülüğü yapabilmenin imkânını hazırlayan ayaklardır. Bu bakımdan ayakların fena hareketteki hisseleri en son adımı teşkil etmektedir, ama büyüklülüğü de ortadadır. Onun için Allah’ın huzuruna çıkmadan; yani namaza başlamadan önce tertemiz olabilmek için ayakların maddi kirlerini yıkayıp, sebep oldukları günahları da bir bir hatırladıktan sonra aflarını esirgeyen ve bağışlayan Ulu Allah’tan dilemek sonuncu ve en önemli bir vazifedir. Adı gecen azaların gündelik çalışmalar içinde en çok maddi kir biriktirecek azalar olduğu ve bunların yıkanmasını manevi bir temizlikle iç içe bir şekilde emreden yüce dinimizin, maddi temizliğe nedenli önem verdiğini de göz önünde bulundurmak gerekir.

Denilebilir ki, dinimizin emirlerinin arkasında hikmet ve sebep aramak, denizlerin ortasında su aramak gibidir. Gerçekten öyledir, bu aziz dinin en küçüğünden tutun da en büyüğüne kadar her bir emri, kalbi iman nurundan zerre kadar aydınlıklar taşıyan her aklı başında insanı şaşkına çevirecek ve gözlerini yaşartacak kadar mânalı hikmetler taşımaktadır.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Blog Archive

Dünya Saatleri