Ölüm Yokluk Mudur?
Ölüm Nedir?
Ölüm ruhun bedenden ayrılma olayıdır. Ölen ruh değil, bedendir. İnsan ise asıl
olarak ruh demektir. Beden onun hanesi yahut elbisesi hükmündedir. Elbisenin
değişmesiyle, yahut parçalanması, yok almasıyla kişinin varlığına bir zarar
gelmez. Bu dünya hayatında bize bu bedeni giydiren ve kainatla olan
münasebetimizi böylece kuran Rabbimiz, bizi bu alemden göç ettirdiğinde ruhumuzu
bu elbiseden ayırmakta, bu binadan çıkarmaktadır. Berzah dediğimiz kabir
hayatından sonra, insanlar ebedi bir hayat için yeniden diriltildiklerinde, yani
ruhlara o aleme uygun bedenler verilecektir. Ölüm yokluk değildir. Hiçlik
değildir.
Bu konuda
Nur Külliyatından şu hikmet dersini aktarmak isteriz:
İnsan-ı mümine nur-u
iman ile gösterir ki: Mevt, idam değil; tebdil-i mekândır. Kabir ise, zulümatlı
bir kuyu ağzı değil; nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün
şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette zindan-ı dünyadan
bostan-ı cinana çıkmak ve müziç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve
meydan-ı tayeran-ı ervaha geçmek ve mahlukatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp
huzur-u Rahmana gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir
saadettir. (Sözler, 204)
Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena
değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf
değil, fâilsiz bir inidam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir
terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine
bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal
kapısıdır. (Mektubat, 226)
Nasılki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir
iledir; öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve
tedbir iledir. Çünki en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti,
hayattan daha muntazam bir eser-i sanat olduğunu gösteriyor. Zira meyvelerin,
çekirdeklerin, tohumların mevti; tefessüh ile çürümek ve dağılmakla göründüğü
halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizacat-ı
unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır
ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatıyla tezahür
ediyor. Demek çekirdeğin mevti, sünbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı
hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi, hayat kadar mahluk ve muntazamdır.
Hem zîhayat meyvelerin
yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına
menşe olduğundan; "o mevt, onların hayatından daha muntazam ve mahluk"
denilir.
İşte en edna
tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve
intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvîsi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen
mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması
gibi, yer altına giren bir insan da, Âlem-i Berzahta, elbette bir hayat-ı bâkiye
sünbülü verecektir. (Mektubat,8)
Kaynak Sorularla İslamiyet
7 Ocak 2013 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder