Depremler ve Kıyamet Hakkında Genel Bilgi
Depremler ve Kıyamet Hakkında Yazı
Depremler ve Kıyamet İle ilgili Bilgi
Depremler ve Kıyamet İle ilgili Genel bilgi
Depremler ve Kıyamet Nedir?
Yüce Kuran’da kıyametin yakın olduğu haberi verilir ve kıyamet esnasında vuku bulacak olaylara dikkat çekilir. Şimdi gelişen bilimler, Kuran’ın haberlerini daha ayrıntılı yorumlama imkanı veriyor. Özellikle Karadeliklerin yol açacağı kıyamet ihtimalleri dikkat çekiyor.
Depremler, Güneş ve Ayın çekim etkisiyle
birleştirilmeye çalışılır. Bu konuda bilimsel araştırmalar da vardır; ama henüz
bir kaideye bağlandığı söylenemez. Ay ve Güneş tutulmasıyla denizde 7-8 metreye
kadar yükselme olabiliyor. Karalarda vuku bulan yükselme ise 35-40 cm kadardır.
Bunun depremi tetikleyici bir unsur olduğu düşünülüyor. Karadelik çekim etkisi
çok daha şiddetli bir depreme yol açabilir. Örneğin 12 veya 15 şiddetinde
meydana gelebilecek depremleri düşünün.
Bugüne kadar dünyada tespit edilmiş en büyük
deprem 9.2 şiddetindedir. Ve bu şiddette bir depremin gerçekleştiği bölgede, çok
kısa bir süre içerisinde büyük bir felaket ortaya çıkar. 12 ya da 15
şiddetindeki depremlerle ise neler yaşanacağını anlatmak kolay
olmayacaktır.
Kur’an, kıyamet günü yaşanacak olaylara dikkat
çeker. Dünyada o güne kadar eşi benzeri asla gerçekleşmemiş şiddetteki
sarsıntılar, dehşetli olaylar silsilesi halinde anlatılır. Birer kazık gibi
yerleşerek yeryüzünü şiddetli depremlere karşı koruyan dağların elbette bu
sarsıntıya karşı dayanamayacağı; yerlerinden oynayarak altındaki toprakla
birlikte kaymaya başlayacağı açıktır. Kur’an’da o gün dağların hareketlenişini
ayetler şöyle anlatır:
“Ve dağlar
(yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.” [1]
“Dağlar
yürütülmüş, artık bir serap oluvermiştir.”[2]
“Dağları
yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları bir arada
toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarıda bırakmamışızdır.”[3]
Kur’an’da dağların kıyamet gününde alacağı şekil
şöyle anlatılır:
“(Öyle) Bir gün
ki, yeryüzü ve dağlar titremeye tutulur ve dağlar, göçüveren bir kum yığını
olur.”[4]
“Dağlar
parçalanıp da toz duman haline geldiği zaman.” [5]
Yine Kur’an’ın haberine göre, dağların
parçalanarak çökmesinden sonra yeryüzü hiçbir tümseği olmayan bir düzlüğe
dönüşecektir:
“Sana dağlar
hakkında soruyorlar. De ki: ‘Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak.
Yerlerini bomboş, çırılçıplak bırakacaktır. Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne
de bir tümsek.” [6]
Yeryüzünün büyük bir bölümü dağlarla kaplıdır ve
bunların yerlerinden sökülüp devam eden şiddetli ve sert çarpışmaları, kaya ve
sert kütleleri un ufak toz haline getirebilir. Yerin altının üstüne gelmesi ile
organik kısmı tamamen yanan ve kül olan yeryüzünde, sarsıla sarsıla ince elenmiş
hale gelen toprak yeryüzüne yayılır.
Denizler
Birleşecek
Bir ateş küre üzerine oturduğumuzu hatırlayalım.
Atmosferi meydana getiren gazlar yer çekimiyle arza tutunmaktadır. Suları
kaynatacak, dünyaya tutunmuş olan atmosfer gazlarını çekip götürecek etkilerden
birisi de karadelik çekim kuvveti olabilir. Kıyamet sürecinde denizlerin
birleşeceği ve buharlaşacağı da haber verilmektedir. Ayetlerde “O, sizi çalkalamasın diye yeryüzüne büyük dağlar
koydu,” [7] Yer, bütünüyle sallanıp paramparça edildiği zaman,” [8] “Denizler
birleştiği (birbiri içine girdiği, kaynaştığı) zaman”[9]
buyrulur.
Yeryüzü tabakasını bir arada tutmak için direk ve
çivi görevi gören dağların giderek artan sayı ve şiddetli depremlerle,
zelzelelerle yerinden oynaması, hareket etmesi, çökmesi, parçalanması sonucunda
dağlar bu koruyuculuk görevini yapamayınca dörtte üçü sularla kaplı dünya
yüzeyindeki sular yer değiştirecek, denizler birbirine karışacaktır.
Hz. Peygamber (a.s.m.), “Denizin altında ateş, ateşin altında ise deniz
vardır”[10] buyurmuştur. Hadiste, “ateş” ifadesiyle yerin altındaki
sıcak tabakaya, “(ikinci) deniz” ifadesiyle de kıpkırmızı ateş sıvısı halinde
akmakta olan magma tabakasında işaret edilmiş olabilir. Öteden beri sıvı (mayi)
maddeler su ile temsil edilmiştir.
Böylece “Yer,
şiddetli sarsıntı ile sallandığı, içindekileri dışarı attığı zaman”[11]
ayetinin de işaret ettiği üzere, kıyamet sürecinde değişen kuvvet dengelerinin
sonucunda olabilecekleri şu şekilde açıklayabiliriz:
Yerin her tarafının çatlama, çökme ve
kırılmasının sonucunda denizleri aşmaktan koruyan dağlar yer değiştirecek ve
dağılması sonucu tüm denizler birleşecektir. Yer altındaki sıcak magma
tabakasının denizlerle birleşmesi sonucu denizler kaynamaya, fışkırmaya
başlayacaktır. Denizlerin Yanması Karadeliğin çekim etkisi dağları uçurabilir ve
dağların uçmasıyla yerin altındaki ateş ve lavlar ortaya çıkabilir. Büyük
depremler meydana gelebilir. Kıyamet esnasında Kur’an’ın bildirdiği gibi yer,
ağırlıklarını dışa atacak.
Belgesel programlarında yerin altındaki yaklaşık
4.500 derece sıcaklığındaki lavların denizin içindeki çıkışını seyretmiş
olanlar, bu kızgın maddenin deniz suyunda oluşturduğu dehşetli manzaralara şahit
olmuşlardır. Oysa kıyamet günü gerçekleşecek olan görüntünün, bu manzaradan çok
daha farklı, tüm yeryüzünü içine alan dehşet verici bir manzara olacağını
Kur’an’ın mesajından anlayabiliriz.
Yer altıyla deniz altında bulunan petrol ve
doğalgazların da açığa çıkması ve magma ateşiyle birleşmesi sonucu her tarafta
kendini gösteren alev alev yangınlar içinde ısınan su, fokur fokur kaynamaya
vesile olabilir. Hawaii kıyalarında sığ deniz tabanında açığa çıkan lavların
suyu nasıl ısıtıp kaynattığını belgesellerden izlemekteyiz. Ayetlerde haber
verildiği gibi, “yerin altının üstüne
çıkması,” kıyamet sürecinin belli bir zaman diliminde, deniz
tabanlarındaki çok büyük alanlardan açığa çıkacak olan o müthiş sıcaklıktaki
lavların, göllerin, denizlerin, okyanusların kaynamasını ve buharlaşmasını
sağlayabilir:
“Denizler
kaynayıp buharlaştığı zaman.” [12] Kıyametin gerçekte nasıl vuku
bulacağı, elbette o fiillerin sahibi ve bu alemi dizgini elinde olan Rabbimizin
ilmindedir. Biz sadece mevcut bilgilerimiz ışığında bazı yaklaşım ve tahminlerde
bulunmaktayız.
Güneşin Batıdan
Doğması ve Kıyamet
Başka bir gezegen veya bir kuyrukluyıldız,
dünyaya çarparak kendi ekseni etrafındaki dönme yönünü değiştirebilir mi?
Batıdan doğuya doğru olan Dünya’nın dönme yönü, bu defa doğudan batıya yön
değiştirebilir mi?
Böyle bir çarpışma olayı, Dünya’da büyük bir
yıkıma yol açabileceği gibi ayrıca dünyanın dönme yönünü de değiştirebilir.
Nitekim geçtiğimiz yıllarda Jüpiter gezegenine böyle bir kuyrukluyıldızın
çarpmasıyla gezegenin dönme hızında azalma meydana geldiği tespit edildi.
Venüs gezegeni ise diğerlerinin aksine, ters
yönde dönmektedir. Venüs’te Güneş, batıdan doğmaktadır. Venüs’ün atmosferindeki
yoğun kaya ve tozdan oluşan tabakanın muhtemel bir çarpışma sonucu oluştuğu
tahmin edilmekte ve aynı sebepten tersine dönmeye başladığı ileri sürülmektedir.
Venüs gezegeninin 1 günü, 1 yılından daha fazladır. Yani Venüs, Güneş
çevresinde, kendi çevresinde dönüşüne göre daha hızlı döner. Venüs her açıdan
sırrını koruyan bir gezegen olmaya devam ediyor.
Risale-i Nur eserlerinin müellifi Bediüzzaman
Said Nursî, kıyamet esnasında Dünya’nın ters dönmeye başlamasını ve dolayısıyla
Güneş’in batıdan doğuşunu böyle bir ihtimale bağlar: “Küre-i Arz kafasının aklı hükmünde olan Kur’an, onun
başından çıkmasıyla zemin divane olup izn-i İlahî ile başını başka seyyareye
çarpmasıyla hareketinden geri dönüp garbdan şarka olan seyahatini, irade-i
Rabbanî ile şarktan garba
tebdil etmekle
Güneş garbdan tulûa başlar. Evet, arzı şems ile, ferşi arş ile kuvvetli bağlayan
hablullah-il metin olan Kur’an’ın kuvve-i cazibesi kopsa; küre-i arzın ipi
çözülür, başıboş serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden Güneş garbdan
çıkar. Hem müsademe neticesinde emr-i İlahî ile kıyamet kopar diye bir te’vili
vardır.”
“Kıyametin
gerçekleşme şekli ne şekilde ve nasıl olursa olsun; Kur’an’ın sürekli vurgu
yaptığı gibi; ‘Eğer Dünya’nın ecel-i fıtrîsinden evvel, ezelî iradenin izni ile
haricî bir maraz veya muharrib bir hadise başına gelmezse ve onun Sâni’-i
Hakîm’i dahi fıtrî ecelden evvel onu bozmazsa, herhalde hatta fennî bir hesap
ile bir gün gelecek ki: ‘Güneş dürülüp toplandığında, yıldızlar döküldüğünde,
dağlar yürütüldüğünde’13 manaları ve sırları, Kadîr-i Ezelî’nin izni ile tezahür
edip o Dünya olan büyük insan sekerata (ölüm dakikaları) başlayıp acib bir
hırıltı ile ve müthiş bir ses ile fezâyı çınlatıp dolduracak, bağırıp ölecek;
sonra emr-i İlahî ile dirilecektir.”[14].
1Tur Suresi, 10.
2 Nebe Suresi, 20.
3 Kehf Suresi, 47.
4 Müzzemmil Suresi, 14.
5 Vâkıa Suresi, 3-4.
6 Ta Ha Suresi, 105-107.
7 Nahl Suresi, 15.
8 Fecr Suresi, 21.
9 İnfitar Suresi, 3.
10 Ebu Davud, c. 11, s. 3883.
11 Zilzal Suresi, 1-2.
12. Tekvir Suresi, 6.
13 Tekvir Suresi, 1-3.
14 Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Söz Basım
Yayın, İstanbul 2008, s. 717.
0 yorum:
Yorum Gönder