Abdestin hikmetleri
Abdestin hikmetleri Hakkında Genel Bilgi
Abdestin hikmetleri İle ilgili Genel Bilgi
Abdestin hikmetleri Hakkında Bilgi
Abdestin hikmetleri Hakkında yazı
Abdestin hikmetleri İle ilgili Bilgi
Abdestin hikmetleri İle ilgili Yazı
Abdestin hikmetleri Nedi?
Abdest kendi içinde maddî temizlik ile mânevî
temizliği birlikte barındıran; maddî temizliği sağlamakla beraber, Müslümana
gönül huzuru ve manevî güç veren bir mahiyete sahip vazgeçilmez bir ibadet
adımıdır. Müslüman, abdest almak sûretiyle ruhen ve cismen kendisini ibadete
hazırlamış olmaktadır.
Abdest; eller,
yüz, ağız, diş, burun, baş ve ayaklar gibi kirlenmeye en açık ve dışarıyla
sürekli temas halinde bulunan uzuvların temizlenmesini sağlamak sûretiyle sıhhî
bir değer de taşımaktadır. Vücudun dışarıdan alabileceği mikrop yolları, abdest
vesilesiyle günde en az beş defa temizlenmiş olmakta; böylece birçok hastalığın
önü alınmış; vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hâle gelmiş
olmaktadır.
Abdest öfkeyi dindirir, kızgınlığı giderir,
ruhu yatıştırır. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (asm) öfkelenen kimsenin
abdest almasını tavsiye buyurmuştur. (Ebû Dâvud , Edep, 3; Müsned , 4/226)
Abdest Mü’minin manevî bir silâhı, görünmeyen tehlikelere karşı manevî bir
kalkanıdır.
Abdest
alan bir Müslüman, maddî kirlerden temizlendiği gibi, manevî kirlerden de
arınmış ve temizlenmiş olur. Her yıkadığı abdest azası ile birlikte günahları
dökülüp gittiği gibi, mahşer gününde abdest azalarının her birinin ayrı ayrı
parlayacağı müjdelenmiştir.
Abdestin
faziletlerini konu alan hadis-i şeriflerden bazıları:
1. Peygamber Efendimiz (asm ) şöyle
buyurmuştur:
“Abdest alan bir Müslüman, ağzına ve burnuna su
verdiğinde ağzı ve burnu ile işlemiş olduğu günahları dökülür gider. Yüzünü
yıkadığında yüzünden, hatta iki göz kapakları arasından günahları dökülür gider.
Başını meshettiğinde hataları başından, hatta kulaklarından dökülür, gider.
Ayaklarını yıkadığı zaman ayakları ile işlediği hataları ayaklarından, hatta
tırnaklarının arasından çıkar gider. Böylece o kul, günah ve hatalarından
temizlenmiş olur.” (İbn -i Mâce , Tahâret , 6; Müslim, Tahâret , 32;
Nesâî , Tahâret , 108)
2. Ebû
Hüreyre (ra ) rivayet etmiştir: Resûlullah Efendimiz (asm ) buyurdu ki:
“Dikkat edin! Size, Allah ’ın hataları sildiği ve
dereceleri yükselttiği amelleri haber vereyim mi? Meşakkatli de olsa abdesti tam
ve adabına riayet ederek almak, uzak yerden camiye gitmek ve bir namazdan sonra
diğer namazı beklemektir.”( Nesâî , Tahâret , 107)
3. Ömer bin Hattâb (ra ) anlatmıştır: Allah
Resulü (asm ) şöyle buyurmuştur:
“Kim güzelce abdest
alır, abdestinde kuru yer kalmaz, sonra da ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü
enne Muhammeden abduhû ve resûlüh’ derse, ona Cennet ’in sekiz kapısı açılır!
Dilediğinden girsin!”(Nesâî , Tahâret , 109)
4. Ebû Hüreyre (ra) der ki: Peygamber
Efendimiz ’e (asm ): “Yâ Resûlallah ! Senden
sonra gelecek ümmetini nasıl tanırsın?” diye soruldu. Allah Resulü
(asm):
“Düşünün, bir adamın siyah atlar arasında alnı beyaz,
ayaklarında seki olan bir atı olsa, o atını tanımaz mı?” buyurdu.
Oradakiler: “Evet, tanır ” dediler. O
zaman Resul -i Kibriya Efendimiz (asm ):
“İşte benden sonra
gelecek kardeşlerim, abdest sebebiyle kıyamet günü alınları ve abdestte
yıkadıkları uzuvları parlayarak gelecekler. Ben ise onları Kevser havuzu başında
bekleyeceğim.” buyurdu. (Nesâî , Tahâret , 110)
5. Ebû Hüreyre ’den (ra ) demiştir ki: Allah
Resûlü (asm ) şöyle buyurmuştur:
“Benim ümmetim kıyamet
gününde abdest eserinden dolayı yüzleri nurlu , elleri ve ayakları özel işaretli
olarak geleceklerdir. Artık bu parlaklığını daha ziyade artırmak hanginizin
elinden gelirse yapsın.”(Müslim, Tahâre, 246)
Abdest esnasında Allah
’ın hangi uzuvları yıkamamızı emir buyurduğunu beyan eden âyeti yukarıda
zikretmiştik. Buna göre, abdestin farzları şöyledir:
Yüzü yıkamak, iki eli dirseklerle beraber yıkamak,
başın dörtte birini meshetmek, iki ayağı topuklarla beraber yıkamak.
(Süleyman Kösmene)
Abdestin günahtan
koruması açısından hikmetleri
Yüce dinimiz, Allah’ın huzuruna çıkmadan önce vücudun
belli azalarının yıkanmasını (abdest almayı) emretmiştir. Bundaki ilahi maksat
sadece bu muayyen azaları görünen kir ve tozlardan temizlemek değil, bu maddi
temizliğin yanında bu azaları, onları vasıta ederek yapılan günahların mânevi ve
görünmez kirlerden tövbe ve istiğfar suyu kullanarak temizlemektir. Zaten bu
bakımdan abdest azalarını yıkanması sırasında hayret edilecek derin hikmetler
yatmaktadır.
1. Yıkanması farz olan azaların birincisi
yüz’dür. Çünkü yüzde ağız (dil) burun, gözler gibi işlemekle baş vasıta
olarak kullanılan azalar vardır. Ağzı ele alalım: Haram malları yiyen odur.
Küfürler ondan çıkar, gıybetler, iftiralar, yalanlar, ara bozucu ve karıştırıcı
sözler, yoldan çıkaran fikirler, haya tanımaz ifadeler onunla dile getirilir.
Görülüyor ki gerek Allah’a karşı, gerek kullara karşı irtikap edilebilecek en
büyük kötülüklerin kaynağı ağızdır.
Ya gözler! Fenalığın en gizlisini kaçırmayıp yakalayan
ve diğer azaları peşinden koşturan o değil midir? Kötülüğün kokusunu alıp bütün
vücudu o tarafa yönelten burnun sorumluluğu ve kulun yaptığı günahlardaki payı
az mıdır?
Onun için
her türlü günaha ve dince yasak edilen başlangıç teşkil edip yol açıcılık eden
bu azaları sınırları içine alan yüzün ilk olarak yıkanması emredilmiştir. Kula
denmek istenmiştir ki, bu azaların olma vazifesinin önemli bir kısmını yerine
getirdiğin gibi, bu azaların o ana kadar üzerine biriken kir ve tozları su ile
giderip vücut sağlığını koruma ve temizlemek, sebep oldukları kötülüklerden
pişmanlık duymalı, bozulmayacak tövbeler etmeli ve benzeri günahları yapmalarına
kesin bir şekilde engel olması lazımdır ki; gerçek Müslüman olabilsin.
2. Yüzden sonra yıkanma sırası kollara gelir.
Çünkü bir fenalık yapılacağı zaman önce dil konuşur, sonra gözler görür,
arkasından da vazife sırası gelerek onlarda yerine göre yapışarak, ya da tutarak
başlanılan bu kötülüye ortak olurlar. O bakımdan şeytana uymakta dil ve
gözlerden sonra ikinci adımı atan ellerin yüzden hemen sonra görünür kirlerden
su ile, görünmez kirlerden Allah’a yalvaranın feyzi ile temizlenmesi gayet
yerinde bir harekettir.
3. Abdestin üçüncü
farzı, başı mesh etmektir. Abdestin maddi kirleri gidermesi yanında,
daha fazla manevi temizliğe kulu teşvik etmek istediği, en çok başın meshinde
apaçık olarak kendini gösterir. Çünkü İslam geleneklerine göre, umumiyetle başı
açık gezdirilmez, örtülü bulundurulur. Açık bile bulundurulsa sık saçlar cildi
kir ve tozdan muhafaza eder. Bu bakımdan günde beş defa gibi oldukça sık
sayılabilecek kadar, yıkanabilecek ölçüde kir biriktirmesine imkan yoktur.
Üstelik her abdest alışta başı yıkamakta oldukça zor bir iştir ki, kullarına her
zaman kolay olanı emreden Cenab Hak yüce gayesine de bunu emretmek uymaz.
Ama baş, abdest gibi
manevi bir temizlikte asla ihmal edilmeyecek bir azayı içine almaktadır. Her
türlü günahın haberini alır almaz düşünen, plânın hazırlayan ve işlenmesi için
diğer âzaları düşecek vazifeleri dağıtan vücudun merkezi beyin. Onun için maddi
kiri pek olmayan başın manevi kirlerini kula hatırlatıp, bunların giderilmesini
çarelerine bakması ve gözlerini açmak hususunda başın sadece mesh edilmesi
emredilmiştir. Mana incileri devşiren ve incelikleri karşısında hayrete düşme
nimetine sahip kafaları içine alan ne derin ve yüce hikmet!..
4. Abdestin sonuncu farzı ayakları yıkamaktır.
Yapılacak kötülük eğer uzakta ise, vücudu oraya kadar taşıyıp o
kötülüğü yapabilmenin imkânını hazırlayan ayaklardır. Bu bakımdan ayakların fena
hareketteki hisseleri en son adımı teşkil etmektedir, ama büyüklülüğü de
ortadadır. Onun için Allah’ın huzuruna çıkmadan; yani namaza başlamadan önce
tertemiz olabilmek için ayakların maddi kirlerini yıkayıp, sebep oldukları
günahları da bir bir hatırladıktan sonra aflarını esirgeyen ve bağışlayan Ulu
Allah’tan dilemek sonuncu ve en önemli bir vazifedir. Adı gecen azaların
gündelik çalışmalar içinde en çok maddi kir biriktirecek azalar olduğu ve
bunların yıkanmasını manevi bir temizlikle iç içe bir şekilde emreden yüce
dinimizin, maddi temizliğe nedenli önem verdiğini de göz önünde bulundurmak
gerekir.
Denilebilir
ki, dinimizin emirlerinin arkasında hikmet ve sebep aramak, denizlerin ortasında
su aramak gibidir. Gerçekten öyledir, bu aziz dinin en küçüğünden tutun da en
büyüğüne kadar her bir emri, kalbi iman nurundan zerre kadar aydınlıklar taşıyan
her aklı başında insanı şaşkına çevirecek ve gözlerini yaşartacak kadar mânalı
hikmetler taşımaktadır.
6 Ocak 2013 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder